kadın cinayetleri senelerdir ekonomiyle beraber ülkenin en büyük sorunlarından biri bence. her zaman var olan bir duruma sosyal medya sayesinde daha çok tanık olduğumuz için aslında hepimize sorunun büyüklüğü tokat gibi çarptı. ben ilk kırılmanın münevver karabulut cinayeti olduğunu düşünüyorum kendimce. zengin bir ailenin oğlunun vahşice katlettiği münevver'den sonra bu konuda daha çok konuşmaya başladık ve ardından daha çok ismi unutmamaya başladık. yine özgecan arslan'da bu konuda kadınların ses çıkarma ve birlik olma mücadelesinde en önemli dönüm noktalarından biriydi.
kadın cinayetlerinin sebeplerinin töre, kocaya baş kaldırma, kadınlık görevini yerine getirmeme gibi sebepleri zaten bilinen ve çoğu zaman görmezden gelinen sebepleriyken bu sebeplere bir de dönemin siyasilerinin ''kadın şiddeti, kadın cinayetleri ve kadınlar'' ile ilgili kurduğu cümleler işi politik bir yere getirmiştir. cümleleri düşününce hiçbirimiz zorlanmıyoruz aslında.
''kadın mıdır kız mıdır bilmem'' cümlesini kullanan erdoğan'ın bu konuda herkesi yüreklendirdiği de aşikar. kronolojik sırasını hatırlayamam belki cümlelerin ama ardından ''anası tecavüze uğruyorsa çocuk niye ölsün, anası ölsün'' cümlesini kurabilen melih gökçek, ''kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor'' diyen akp meclis üyesi, bülent arınç'ın ''kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak'' çıkışı, şarkıcı demeye dilimizin varmadığı dombracının ''kadın erkeğin kölesidir'' demesi, yine kürtaj konusu gündemdeyken melih gökçek'in ''kadın ahlaklı olsun kürtaj yaptırmasın'' cümlesi, sağlık bakanının tecavüze uğrayan kadınlar için ''kürtaj yaptırmasın gerekirse devlet bakar'' gibi leş bir cümle kurması, bu cinayetler ve şiddetler için insanları destekleyen ve gelişimini tamamlayamamış her birey için tetikleyici olan şeylerdir.
zaten senelerce ataerkil bir toplum olarak yetişmenin cezasını çekerken, üzerine 20 yıldır ülkeyi etkisi altına almış bir partinin, üyelerinin ve yandaşlarının sürekli olarak kadını aşağılayan yorumları, kadının bütün yaşamıyla ilgili kararları bir tek erkeklerin verebileceğine olan inançları, kadının önce evinde çalışması gerektiğini savunup, kocasını ve çocuklarını mutlu etmek dışında bir görevi olmadığını söylemeleri, kadın bedeninin yaşadığı her durumla ilgili bilirkişi kesilerek yorumlar yapmaları, işsizliğin sebebini bile kadınların iş aramasına ve okumasına bağlamaları bütün bu cinayetlerin, şiddetin ve kadını değersizleştirmenin önünü açıyor.
bununla ilgili iyileştirmeler yapılmasını beklerken geçtiğimiz yıl istanbul sözleşmesi'nden çıkılıyor, kadınlarla ilgili en büyük dayanışmayı sağlayan ''kadın cinayetlerini durduracağız'' platformu geçen aydan beri kapatmakla tehdit ediliyor, kadınların bir araya geldiği her eylem polis tarafından arbedeye dönüştürülüp, sonrasında da yerini şiddete, yerlerde sürüklemelere, ters kelepçelere bırakıyorsa evet politiktir. haklarını arayan, hakları için mücadele eden ve cinayetlere dur demek için kendini paralayan kadınların sesini kesmek için ellerinden geleni yapanların bu tavrı da politiktir. bu arada sadece kadınlar da değil, cinsel yönelimi yüzünden öldürülen, yaşama hakkı elinden alınan ve ötekileştirilen her bireyin katledilişi, onlara yaşatılan bu cehennem hep politiktir. bütün bu ölümlerin ve şiddetin karşısında yargının bu durumu meşrulaştırma çabası ve bağımsız larar verememe halleri de yine politiktir. gerçekten bununla alakalı tonlarca şey sıralayabiliriz buraya, geç olduğu için tam toparlayamıyorum da cümleleri ama kalbimizin kanadığı, sindiremediğimiz ve sadece yaşamak istediğimiz için bile ölüm tehdidi aldığımız bir ülkede, şans eseri ne kadar hayatta kalabilirsek, oraya kadar kalmaya devam edeceğiz.
ek olarak da eğitim şart ama bu eğitim dediğimiz üniversite değil, o öğrenim. eğitim dediğimiz baştan sonra bu halkın domestosla arındılıp, insan olarak yeniden piyasaya sürülmesi gibi bi şey. imkansıza yakın. biz geçmişin yanlış yetiştirilmiş ve saçma geleneklere dayanarak büyütülmüş insanlarının çilesini çekiyoruz. dileğimiz, bizden sonrakilerin bu şekilde yetişmemesi, büyümemesi. umudum var mı? pek yok ama vazgeçesimiz de yok işte. insan yaşamaktan kolay vazgeçemiyor.
gece gece ne yazdın be melo.